Yıl 2020, kızım 18,ben 47 yaşındayım... "Baba bizim bayrağımızda sizin zamanınızda Ay-yıldız varmış neden şimdi haç işareti ve anlamını bilmediğim renkler var? 2 arkadaş okulda tavan arasında eski bir atlas bulmuştuk,o atlasta
gördük daha önce Edirne'den Kars'a kadar Türkiye toprağı imiş,şimdi neden o haritanın 1/5'ine Türkiye diyoruz? Eskiden her mahallede 1-2 cami varken,şimdi neden her ilde bir cami
var,dedem bahsetmişti daha önce ezan denen bir şey varmış,günde 5 defa camilerden okunurmuş şimdi bu çan sesleri ne baba? Filistinlilerin zamanında topraklarını parça parça satarak İsrail'in
kurulmasına sebep olduklarını hiç mi bir yerde okumadınız da,topraklarımızı sattırıp şimdi bu ufcık alana bizi hapsettiniz.Siz atalarınızdan böyle mi aldınız bu toprakları,emaneti böyle mi korudunuz. Günden güne topraklarımız satılırken siz uyuyor muydunuz baba? Baba küçükken herkesin beni Aybüke diye çağırdığını hatırlar gibiyim şimdi neden bana Angel diyorlar,beni kulağıma Angel ismini ezanla sen mi söyledin? Bizim evin önünden tanklarla geçen Amerikan askerleri kim baba?Hergün bize hakaret ederek ve sizi her gördükleri yerde coplayarak demokrasi ! mi getirdiler baba?Bize okulda demokrasinin tanımını daha farklı öğretiler sanki Elime geçen gün bir kitapgeçti baba,senin gençliğinden kalan .Biz Ankara'ya taşınmazdan önce memleketimizin ismi Gaziantep'miş ve 6317 şehit vererek "Gazi" lik ünvanını kazanmış.Neden şimdi oraya kürdistan diyorlar baba.Baba hani sizlere kürtlerle Türkler kardeştir demişler,peki kardeşlerim neden bizi öldürüp ülkemizde ayrı devlet kurdular. Baba o kitapta Atatürk diye birinden de bahsetmişti.O her kimse 1933'te Bursa'da bir nutuk vermiş,ben şimdi bile ne kastettiğini anlayabiliyorken,sizin gençliğiniz bu kadar mı cahildi de o uyarıları dikkate almadınız. Şimdiki kürdistan toprağında yer alan Süleymaniye'de askerimizin başına çuval geçirmişler ve sen o dönemde gençtin,hiç mi kanın donmadı baba. Neden hesap sormadınız bunları görmezden gelen yöneticilerinize? O az önce bahsettiğim Atatürk size bir hitabe yazmış ve sizi hain yöneticilere ve uşaklara karşı uyarmışve hitabenin sonunda da "Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur."demiş.Baba kanınız o kadar bozuk mu ki ülkemizi bu hale getirenlerin yakasına yapışmadınız. Baba Türkiyeli ne demek,biz Türk ****** değil miyiz,soyumuz belli değil mi bizim ,o kitapta okumuştum "Ne mutlu Türküm diyene" yazıyordu.Peki baba ben neden mutlu değilim.Türküm demek suçsa ve kötü bir şeyse siz eskiden neden söylerdiniz.
Baba biz Kurtuluş Savaşı denen bir şey yaşamışız,kitaba göre dünyanın gördüğü en şanlı savaşmış ve o savaşta 4 milyon şehit vermişiz.Madem bu vatandan bu kadar kolay vazgeçecektiniz de neden o kadar şehit verdiniz. Hiç mi kitap okumadınız,hiç mi sizi uyaran olmadı,hiç mi göremediniz ülkemizin peşkeş çekildiğini,eğer farkında olduysanız ve duygusuzca evinizde oturduysanız sizin o hainlerden ne farkınız kaldı.Allah'ın huzuruna hangi yüzle çıkacaksınız baba. "Vatan sevgisi imandandır" diye bir hadis varken hadi diyelim ki Türklüğünüzden vazgeçtiniz bari İslam'ın emrine uysaydınız. Senin eski cd'lerden dinledim baba,bizim de bir İstiklal Marşı'mız varmış,o marşı yanlızca körü körüne ezberlediniz mi?Atalarımız sizi her fırsatta uyarmış,demiş ki "Ey Türk titre ve kendine dön."Baba ne zaman titreyeceksiniz,Ankara'yı da kaybettikten sonra mı? Bundan 13 yıl önce titremediyseniz eğer artık hiç birşey titretemez sizi. Baba sen son bağımsız olan Türkiye Cumhuriyetini gördün."Ya devlet başa,ya kuzgun leşe" diyebilecek bir Hasan Tahsin,bir Şehit Şahin,bir Sütçü İmam yok muydu aranızda?Yazıklar olsun baba sizin gençliğinize! Bu günleri göreceğime hiç doğmasaydım baba.Türklüğünüzden utanmadınız hiç olmazsa insanlığınızdan utansaydınız baba.Bu vatan göz göre göre altınızdan kayarken hiç olmazsa ŞEREFİNİZLE ÖLEMEDİNİZ Mİ?"
2010 DA MALUM OLDU...
HADİ HAYIRLISI.....
“Şehitler ölmez, vatan bölünmez” diyen Bakırköy Müftüsü sürgüne gönderildi...
Bakırköy'lü Müftü'ye Komik Sürgün!
Bakanların ve milletvekillerinin de katıldığı şehit cenazesinde İstiklal Marşı’ndan dizeler okuyan ve “Şehitler ölmez, vatan bölünmez” diyen Bakırköy Müftüsü Uzun, Mut’a müftü yardımcısı olarak atandı. Uzun, kendisini arayan AKP’li vekilin “Keşke görevden alınsaydın” dediğini ileri sürdü.
Tokat’ın Reşadiye ilçesinde meydana gelen saldırıda şehit düşen jandarma onbaşı Cengiz Sarıbaş’ın 7 Aralık 2009’da Ataköy 5. Kısım Camii’nde düzenlenen cenaze töreninde bir konuşma yapan Bakırköy Müftüsü Zakir Uzun’un Mersin’e sürüldüğü iddia edildi.
Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker, AKP Genel Başkan Yardımcısı Abdülkadir Aksu ve çok sayıda siyasinin katıldığı cenaze töreninde Müftü Uzun, İstiklal Marşı’nın 6. ve 7. kıtalarını okudu. Daha sonra da ettiği duanın ardından sözlerini ‘şehitler ölmez, vatan bölünmez’ diye bitirdi. Ne olduysa bu konuşmanın ardından olduğunu anlatan Müftü Uzun, “Ben oradaki insanları teskin etmek için İstiklal Marşımızdan bölümler okudum. Herkesin yüreğine değdi. Ama orada belli insanlar bunu hazmedemedi. AKP İstanbul Milletvekili Feyzullah Kıyıklık beni aradı ve ‘Sen ne yapmak istiyorsun’ diye çıkıştı. Ben kendisine cevap vermedim. Daha sonra beni yüz yüze görüşmek için ofisine çağırdı ama gitmedim. Gitsem daha kötü şeyler olacaktı. Bunun üzerine önce İstanbul Valisi Muhammer Güler’i arayarak beni görevden almasını istedi ama bu olmadı. Bu sefer İstanbul Müftülüğü’nden işi halletmeye çalıştılar onda da başarılı olamayınca bu kez Diyanet İşleri Başkanlığı’na baskı yaptılar ve benim tayinimi gerçekleştirdiler” diye konuştu.
Mersin’in Mut ilçesine müftü yardımcısı olarak atandığını dile getiren Uzun, “Şu anda bana tayin yazısı gelmediği için Bakırköy’de görevimin başındayım. Zaten yasal olarak beni tayin edemezler o yüzden mahkemeye gideceğim yeniden. Daha önce de beni 2002’de Çorlu’ya sürmüşlerdi ama itirazda bulunup hakkımdaki suçlamalardan aklanarak 3 yıl sonra yeniden Bakırköy’e döndüm. Bakırköy’deki 9 yıllık görev sürem dolmadığından zaten tayin kararım usulsuz” dedi.
‘Keşke görevden alsalar’
Yaşananları ‘maalesef gerçek’ olarak nitelendiren Uzun, “Tayin işim ortaya çıktıktan sonra Feyzullah Kıyıklık beni aradı ve ben yapmadım dedi. Bunun üzerine yaptığını ben biliyorum dedim. O zaman bana, ‘gönlünden geçeni sana söyleyeyim mi keşke senin görevine son verseler’ dedi. Ben de, ‘o da olur’ dedim telefonu kapadım” diye anlattı.